Şems-i Tebrîzî 40 Kural ve Sözleri

Önder Demir
Şems-i Tebrîzî
Şems-i Tebrîzî (1185 - 1247) mutasavvıf. Asıl ismi Mevlânâ Muhammed'dir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan sohbet şeyhi ve çok kuvvetli bir din âlimidir.
€9,99 Softcover

Donnerstag, 21. März 2013

Marifet Penceresinden





1- İlim , ilim bilmektir.                       
İlim , kendin bilmektir.     
Sen, kendini bilmezsin     
Bu , nice okumaktır                                                     .    
2- Okumanın manası,           
Kişi Hakk’ı bilmektir. 
Çün (ne), okuduğunu bilmezsen 
"Ha , bir kuru emektir." 

Yukarıda , Yunus Emre’nin çok bilinen şiirini "Marifet Penceresinden" görebildiğimiz kadarıyla sizlere anlatalım , istedik… 

"Elif’i geçip ; Lam’da yanan" , ve 750 yıldır hep sevilen ve sevilmeye devam edecek olan Yunus Emre’nin ; her şiirinde olduğu gibi bir bilinen ; bir de gül goncası gibi açıldıkça açılan ; öğrendikçe – bilindikçe daha derinde , anlamları bulunan şiirleri "Marifet " penceresinden bakıldığında ; bizlere " bugünün öğretisi " gibi hala önümüzde , tap taze durmakta olduğunu görüyoruz. 

Bu şiiri Marifet Ehli isen , aldığın yol kadarını ; değilsen de bilgilerinin ışığında daha geniş açıdan bakmanı sağlamaya çalışacağız. 

Ne diyor ? Mevlana : " Fİ Hİ MAFİH" alabildiğin kadar, anlayabildiğin kadar… Fazlası yok. Olamaz da…Ne olur anlamak için lütfen biraz çaba gösterin ve düşünün… 

Yazımıza başlarken , yine Allah Aşkında yanan Yunus Emre’nin bir başka şiirini yazalım, yazalım ki ; yanlış anlaşılmaktan kaçınmaya çalışalım : 

"Ben gelmedim , davi (dava-çekişme) için 
Benim işim sevgi için 
Dost’un (Allah’ın) evi gönüllerdedir 
Gönüller yapmaya geldim." 

Bu şiirde olduğu gibi , bizler bu yazılacak olanlar hakkında sizinle tartışmak , fitneye sebep olmak için kaleme almadık… Sadece yaşananları ; Marifet yolunu , sizlere anlatmak için ve en önemlisi :" Allah ve Resulüne Sevgili " olacaklara yol göstermekten ibaret olması için yazıya döküldü… 
Bu Halil İbrahim Sofrasıdır… Rızkında olan nasibini alır. Sizler , bu güzellikleri yaşamadınızsa ; " yaşanmıyor " demekle olmaz ki !... Yaşa ve Gör… 

İlk cümleye gelelim : " İlim , ilim bilmektir ," Burada bahsedilen ilim ,"Allah’ın bir olduğunu, eşi benzerinin olmadığını bilme; var olduğunu ve yarın huzurunda yaşattığı her kulunu amellerine – işlerine göre hesaba çekeceğini ; yarattıkları üzerinde tam hakim olduğunu , kesin olarak bilme ilmidir. Allah’ı sevme ve teslim olmadır. 

Bu ilim Kur’an dır , sünnetlerdir… 

Kısaca söylemek gerekirse ; bahsedilen ilim " Allah’ımızı Bilme " ilmidir. O’nun emir ve yasaklarını bilmek , uygulamak ilmidir.Bu da Allah’ımızın , yüce Kitabında uymamızı istedikleri ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin yaşamında uydukları ilimdir. 

Hiç bir şekilde O Yüceler Yücesi’nin zatı – şekli nasıldır? Sorusuna cevap aramak , değildir. O’nun , Zatına hiç bir şey benzemez. O’na hiç bir şey denk değildir. O , her türlü yarattığı yaratıklara benzemekten çok uzaktır ; münezzehtir. Sübhandır… 


İkinci cümlede ise : "İlim kendin bilmektir." 

Bu cümle üç şekilde ele alınır : 
1- Yukarıda açıkladığımız ilmi sen bileceksin , öğreneceksin 
2- Sen kendini bileceksin… Allah’ın emir ve yasaklarına ne kadar uyduğunu ; bunları hayatında ne kadar uyguladığını, ne kadar Kur’an-a ve sünnetlere sahip çıktığını bileceksin. 
3- Nefsinin "Ne olduğunu " bileceksin…" Nefsini bilen , Rabb’ini bilir " demekte Sevgili Peygamberimiz… 

Allah’ımız , Her kulunun nefsini bir hayvan sıfatı ile sıfatlandırmıştır. Bizi "Meleklerden " ayıran en önemli fark ; nefistir. Yaradılıştaki fark değildir…Melekler nefs sahibi değillerdir. 

Şimdi kendine sor bakalım : " Hangi hayvani nefs sahibisin?" Ancak tahmin edersin. 
Tahmininde ne kadar doğrudur ? Bilemezsin… 

İşte bu sorunun , doğru cevabını yanlızca evet , yanlızca "Zikirde " bulursun… 

Zikire başladığında ; Üveys Veysel Karane Zikrine başladığında , mutlaka ama mutlaka "Nefsinin , hangi hayvani sıfatla sıfatlandırıldığını " , birinci elden ve doğru olarak alırsın. 
Gösterilen hayvanla , nefsin bire bir ; aynıdır. 

Yılan şeklinde görünürse : Yalancı , acıması az , sinsi, fırsatını bulunca insanlara acımadan 
saldıran , gıybet yapan ve bundan zevk alan vb. kötü ahlakı taşıyansın demektir… 
Eğer "domuz " olarak gösterilirse : Sen helali haramı ayırt etmeyensin, bu kazanç yönünde olduğu gibi , eşine ; sadık olmaya asla önem vermeyen birisisin, her şey benim olmalı düşüncesini taşıyan , bencilin , vurdum duymazın tekisin… 
Ayı ,kaplan , çakal , kurt vb. yırtıcı hayvanlardan birisini gösterilirse : sen acıma – merhamet bilmeyensin , hoşuna giden her şeyin senin olmasını isteyensin ; istemekle kalmayıp , bunun için her yola baş vurmaktan çekinmeyen birisisin demek… 
Köpek , nefse sahipsen , parayı – dünyayı çok sevensin ; para için her şeyi yapansın demektir. Ama sevdiklerini de korumaya çalışansın ; ( bir yere kadar) menfaatine ters düştüklerinde onları da yok sayabilecek kadar vurdum - duymazsın demektir… 

Bu arada şunu da belirtelim ki ; gösterilen hayvanın boyunun , büyük veya küçük olması ile de nefsle eş değer olmuştur. Yani hayvan ne kadar büyükse ; nefsiniz o kadar büyük ; hayvan ne kadar küçük ise nefsiniz de o kadar küçük demektir. Madem ki ; Yunus Emre’den konuyu açtık, O’nun nefsinin de "Ejderha" , çok büyük bir yılan olduğunu bilin. 

En kötüsünü ise , en sona sakladım. Milyonda bir olur… O da iblis… İblis sıfatlı nefs. Rabbim o nefsi de , bu kula vermiş. 

Veren " O " 

Kul zikirle , Rabbini anmaya başladığında ; nefsin yenilmesinde de yardım eden de "O"… 

Marifeti , Allah’ın yardımı bitirdiğinde ; hayvani nefsini , insani nefse çeviren de " O" 


Zikir ile " Marifet Kapısından " içeri girdiğinde , nefsinin sembolü olan , hayvanın kötü ahlakından uzaklaşmaya başlarsın…Artık , hangi kötü ahlakla mücadele etmen gerektiğini nelere dikkat etmen gerektiğini ilk elden ve vasıtasız olarak öğrenmişsin demektir. 
Konu edilen ilim , işte bu… 

Zikirindeki ,"La İlahe İllallah " söylendikçe ; taştan daha katı – sert olan nefsin yumuşamaya başlar , nefsin asiliği gider , yerine Allah’ın emir ve yasaklarına uyan nefs gelir. Nefs , Allah’ın emir ve yasaklarına uymağa başladığında ; "Kalp – Fuad " dediğimiz yerde ne harikalar meydana gelmeğe başlar. Görülmeyenleri görürsün , kimsenin duymadıklarını duyarsın… Daha neler , neler yaşarsın… 

Kainatı ve kainatı – dünyayı yaratan Allah’ın hakikatını "Kalben Keşfetmeye " başlayabilirsin ; buna hak kazanmışsın demektir. Çünkü nefsine karşı galip gelmeye başlamışsın , o halde " İlahi Armağanlara " mutlaka kavuşacaksın …Sana mutlaka hediye olarak verilecektir. 

Allah’ını tanıma ve sevme yolundaki çaba ve gayretlerin sonunda ; kalbinde keşfe – görmeye dayalı bilgiler oluşur. Bu bilgilere " Marifetullah " denir. Bu bilgilere ulaşana da "Arif " denilir. 

Marifet erenler sofrasından elde edilir. Ruhlardan feyz alanlar işte bu kimselerdir. Gerçek arif olan Hakk’ı bilendir. Rabbine yakın olanlardır. Rabbim her yakın kuluna ne sırlar verir , vasıtalı veya vasıtasız neler neler öğretir ! İşte bu İlahi Armağandır , lütuftur… Sadece "Sevilene " verilir. Hak edene verilir… 

Yunus Emre , bir başka şiirinde ise ; bu sözlere itiraz edenleri " Ömrünü zulmete salmış , Marifet Yoksulu " demektedir. Devam ederek , "Hakk’ı bilen asla yalan söylemez , dil ile Marifetten konuşanın delili yoktur , bu kimseler temelde " Kibir Ehlidir " demektedir. 
Hamd olsun , Alemlerin Rabb ’i olan Allah’ımıza ki ; bizim delilimiz çoktur… Bu şiiri de bu delille , bu ilimle açıklayabiliyoruz. Bu yazılanları şimdiye kadar hiç bir yerde benzer açıklamasını bulmuşmuydunuz.? 

Ahmet Yesevi : “ İnsanın kendini bilmesi , Hakk’ı bilmesi demektir. Gafletten uyanmak , gönül gözünü parlatmak gerekir. Ancak , o zaman insan “ Allah Katında” makbul bir kul , Hz. Peygambere layık bir “Ümmet” olur, demektedir. 

Hayvani nefsini bildin ; onunla mücadeleyi Kur’an ve sünnetler ışığında devam ettin… Zikirle nefsine karşı galip gelmeğe başladın ; artık kalp aynan parlamaya başladığı için İlahi Armağanları almaya da hak kazanmaya başladın . İşte olması gereken de bu… 
Kısacası sen üstüne düşen , görevleri yerine getir ; Rabbine yakın olmaya bak … Sana İlahi Armağanlar mutlaka ulaşır… Bunun sonunda Rabbini bilme , tanıma ve sevme başlar. Sen gerçek anlamda severken ; daha fazlası ile sevilirsin… Sevildiğini de sana mutlaka gösterirler ; ispat ederler. 

Elini , vicdanına bir koy ve düşün… " Bu yaşanıp , anlatılanlar nerede ; sen neredesin !" 
Daha ne kadar "Gerçek Sevgi Yoksulu olarak , kalacaksın?"

Gel , Mevlana’nın dediği gibi " Gel " zikire başla , hayatın sevme ve sevilme içinde geçsin. Sana verilecek mükafatlardan bahsetmiyorum . Gel , Aşık Sevgisi ile gel… Mutlaka gel… Yaşayacaksın , başkalarının yaşadıklarını sen de yaşayacaksın…Başkalarının yaşadıklarını sen sadece dinlemede kalma … YAŞA ve GÖR… 

Suya girmeden , yüzmenin zevkine asla varılmaz…Zikire girmeden , İlahi Armağanlara asla ulaşılamaz… Gör bak ; Rabbin senin için ne güzellikler saklamış… 


Üçüncü ve dördüncü mısralarda , yukarıda açıklamaya çalıştığımızı ; ilim de kendinin kim olduğunu , hangi hayvani nefs ile sıfatlandığını , zikirsiz bilemeyeceğinden ; kendini bilmeden ; tanımadan Rabbini "nasıl " bilebilirsin ki ; demekte. Bir kulu tanıyabilmek için 
ona yakın olmak gerekir. Kulu tanımak için ona yakın olmak gerektiğini bildiğine göre ; Rabbin olan Allah’ı bilmek içinde O’ na yakın olmak gerekmez mi? Yakınlık da zikirle , sünnetlere uymakla , ibadette devamlı olmakla ve tefekkürle olur. Bu sayılanların da üstünde mutlaka "sevgi " olacaktır , iman olacaktır. 

Rabbimize yakın olabilmek , O’nun ilminden nasiplenmek ancak iç ve dış (beden ve ruh) temizliği ile olur. Dışını tertemiz eyle ama içimizdeki pislikle , O her şeyi bilen biricik Allah’ımıza yakınım diye kendini kandır, dur. Olmaz öyle şey! 

O , halde önce kendimizin " ne olduğunu " – hangi hayvani nefse sahip , olduğumuzu bilelim ; daha sonra bu hayvani nefsle mücadele edelim …Sonrada , Rabbimiz olan Allah’ımızı -arındıktan sonra- temizlendikten sonra sevmeye çalışalım. İçimizdeki hayvani nefse sahip olduktan sonra , bir başka değişle ; nefsimiz , içimizde bize hükmederken biz nasıl olurda Rabbimizin emirlerini severek yerine getirebiliriz ki? Kendimizi kandırmayalım… 

Gelelim , ikinci dörtlüğe… 

"Okumanın manası , 
Kişi, Hakk’ı bilmektir." 

Rabbini nasıl bileceksin? Okumakla , tefekkür ile… 

Ne okuyacağız ? Kur’an ı…Kur’an ı , Kur’an Dili ile yani Arabça okuyacaksın… Bilmiyorsan öğreneceksin…Hemen ardından da " Meal " olarak , okuyacaksın… Yani Türkçe olarak… Bir Ayet Arabça ve hemen devamında Türkçe Mealini okuyacaksın. 

Arabça okumayı , öğrenmede ; başarılı olamayacağına kesin olarak inanıyorsan da Meal olarak okuyacaksın… Mutlaka okuyacaksın… Daha önce bunun bahsi geçti… 
Kısacası , okuduğun Kur’an ın "Ne Dediğini" bileceksin… Öğreneceksin… Öğrendikten sonra da hayatında "Yaşayacaksın " Kur’an ı hayatında uygulayacaksın … Allah’ın emir ve yasaklarını hayatına sokacaksın , iyi bir müslüman olacaksın… Davranışlarınla , Kur’an ı 
sahipleneceksin ; seni örnek alanlara da ; davranışlarınla öğretmenlik yapıp ,öğreteceksin. 
Kur’an vasıtası ile Hakk’ı ; Allah’ını bileceksin… 
Kur’an ı sadece Arabça okuyarak , ne dediğini nereden bileceksin ki ? Emirlerini bilmediğin Allah’ına nasıl yakın olacaksın ? Yakın olamazsan nasıl bileceksin ki ? 

"Çün (ne ) okuduğunu bilmezsen 
Ha bir kuru emektir." 

Yukarıdaki açıklamalarda bu iki mısraya da , kısmen olsun cevap verdik… 

Son olarak , yine Yunus ile ; O’nun şiirini yazarak , sonlandıralım : 
"Kur’an okursun boydan boyunca , 
"Elif " ne demektir , bilmezsin hoca." 

Bu iki mısrada kısaca , Kur’an ın okunması , anlanması , yaşanması ve yaşatılması anlatıldıktan sonra ; Marifette ,"Ayette bildirildiği :" Kur’an ı biz öğretiriz" gerçekleşecek, 
Elif’in sadece bir harf olmadığı sana , hak ettiğinde ; yine birinci elden mutlaka öğretilecektir. 

Toparlayacak olursak , önce " kendini bilme " zikirden geçmekte ; Rabbini bilme ise , Kur’an ı okumakta , anlamakta , yaşamakta ve başkalarına da yaşatmaktan geçmekte… 
Okumakla çok sevap alırsınız, anlamakla daha çok sevap alırsınız ; Kur’an ı hayatınıza sokup, yaşamakla çok daha fazla sevap alırsınız ; Hayatınızı Kur’an a uyarak , yaşarken başkalarına da örnek öğretmen olursanız çook daha fazla sevap alırsınız… Bu sevapların da üstünde " Kur’an ın Ayetlerini ve Rabbini tefekkür etmek var… Geleni (Kur’an ı ) ve Göndereni (Allah’ı ) düşünmek , kadar başka ne insana sevap verebilir ki? 

Marifet yolcusu olmayı istediğinizde ve yolculuk başladığında , yakın olarak ve kesin olarak bileceksiniz ki; Marifet çok büyük bir deniz , ucu – sonu yok… Rızkın kadarını alırsın . 
Ne diyelim , Rabbimiz sizleri ; bu yazıları okumaya sevk etti ise , bilin ki çok şanslısınız. Size düşeni yapın , başlayın ; yardım mutlaka " Bir olan ve eşi , benzeri olmayan ; size şah damarınızdan daha yakın olan Allah’ımızdan gelir." 

" Allah’ın , Resul’ünün ve sevdiklerinin , selam ve bereketi üstünüze olsun ." 

Kaynak: http://www.veyselkarane.com

1 Kommentar:

  1. Herkeze tavsiye edoyorum Kardeslerim Allah ve Resul Askini Getiren Nefse karsi en etkili zikirdir. Zikir yapmiyorsak kayiptayiz zaten artik kayıplari kazanca cevirme zamanı aklımızi basimiza toplayalım

    AntwortenLöschen