Şems-i Tebrîzî 40 Kural ve Sözleri

Önder Demir
Şems-i Tebrîzî
Şems-i Tebrîzî (1185 - 1247) mutasavvıf. Asıl ismi Mevlânâ Muhammed'dir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan sohbet şeyhi ve çok kuvvetli bir din âlimidir.
€9,99 Softcover

Donnerstag, 21. März 2013

MARİFETTE ABDEST, NAMAZ, ZEKAT, ORUÇ VE HAC NASIL OLUR ?




MARİFETTE ABDEST, NAMAZ, ZEKAT, ORUÇ VE HAC NASIL OLUR ?

Başa dönelim ve zikirde "abdestli olmayı " söylemiştik. Şeriatta , abdest ibadet etmek için hepimizin bildiğidir. Abdest nasıl alınır ve nasıl bozulmuş olur ? bunları herkes biliyor size " marifette abdest" nedir ? bunu yazalım… 

Manevi abdest , kötü işler ve düşük huylarla bozulur. Manevi abdesti bozanlar arasında , büyüklük taslamak, kendini beğenmişlik , gıybet , yalancılık ve buna benzeyen kötü davranışları sayabiliriz. Ayrıca gözün, kulağın , elin , ayağın yaptığı hataları da sayabiliriz... Çünkü Peygamber (s.a.v.) Efendimiz : “Bu gözler zina eder" buyurur... Bu abdestin yenilenmesi ,samimi tevbe ile olur. Pişman olmak, istiğfar eylemek ve kötü olan bütün huyları terk etmekle olur. 
Şeriatın abdestin zamanı belirlidir. Güne-geceye bağlıdır... İç Alemin - Marifetin abdesti ise " ömür boyuncadır". Buradaki ömürden kast edilen istek , dünya ve ahiret ömrüdür; dolayısı ile sonsuzdur. 

Namaza gelelim... 
Şeriattaki namazları uzun uzadıya yazmama gerek yok... 
İzninizle Marifetteki Namazı anlatalım... 
"Kalbin , sonsuz huzurda kalmasını sağlayan namazdır." Ve en önemli namazdır. Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz "Namaz , ancak "kalp" huzuru ile olur." buyurmaktadır. 
Şeriat Namazı vakitlere – zamana bağlıdır. Marifetteki namaz sonsuzdur. Ömür boyunca devam eder ve onun mescidi kalpdir. Asıl namaz budur , hakiki kalple - imanla kılınan namazdır. Böyle olan kalp ve ruh farkında (olsak da , olmasak da ) namazla meşguldür. Kalp , ne ölür, ne de uyur. Uykuda ve ayakta o , öylece vazifesine devam eder. Bu namazda kalp 
"Yanlız sana ibadet ederiz , ve yanlız senden yardım dileriz."i (Fatiha Suresinin 4. Ayeti) devamlı olarak yaşar… 
İşte böyle olan kalp , her an Allah ’ın huzurundadır. Kula , kulluğu ortadan kaldırmış, Yaradan’ı ile baş başadır... O’ndan ister ve O’na tam olarak yönelmiş olur... 
İşte o büyük kalp her türlü Kutsal hitaba - seslenişe mahzar olur ve istenilen kul bu kuldur... 

İşte Şeriat Namazı ile Kalp Namazı birleştiğinde gerçek Namaz , yaşanmış olur... Bunun da sevabı çok büyük olur... 
Rabbimiz sizleri ve beni "Hitabları - seslenişleri duyabilen " ve gerçek namazı kılan kullardan eylesin... Amin... 

Gelelim, Marifetteki "Zekat’a"... 

Bu zekat , "Ahiretteki Kazançlardan " verilen Zekattır... Bu zekat ahiret fakirlerine ve ona muhtaç olanlara dağıtılan zekattır. 
İşte ruhu - imanı büyük olanlar , yaptığı iyiliğin sevabını asi kullarına bağışlarlar. Onların bu cömertliği o kadar ileri gider ki ; hiç birinin kendine has varlıkları kalmaz. 
Kur’an - da Rabbimiz ne buyuruyor : 
" Yok mu ,Allah’a borç verecek , Allah (verdiklerini ) katlayarak , geri versin. Hadid Suresi -11 Ayet... 
Yaradılan kular , kimin eseri ? Allah’ın... Öyle olunca verdiğin her iyilik , kullara verilmiş gibi gözükse de , Allah’a dönmeyecek mi ? Allah cömertlikte bu kadar ileriye giden kulunun verdiğini ; zekat eden - sadaka eden kuluna katlayarak çok daha fazlasını vermez mi ? 
Bakın Rabia Sultan (r.a.) nasıl dua edermiş ? : 
" Allah’ım , benim dünyalık nasibimi , nasipsizlere - kafirlere ver. Ahiretten nasibim varsa , onu da mümin kullarına dağıt. Bu dünyada yanlız seni anmayı (zikretmeyi) isterim. Öbür alemde ise, yanlız Seni görmeyi arzularım..." 
Zekatın bir başka manası da , nefsin temizlenmesini sağlamasıdır. Nefis, kötü sıfat ve davranışlardan uzaklaştıkça , temizlenir... Temizlendiğinde ise , zekat manevi değerini -kıymetini bulur. 
Yapılan her iyilik , ne olursa olsun Allah’ın Kullarına "şevkat ile " olmalı ve verildikten sonra , asla başa kakılmamalıdır. Yoksa , sevabı gider... 

Marifette " Oruc’a " gelince... 

Bu , başlı başına zevk denizine girmedir. Sevabının büyüklüğünü ,değerini sadece Rabb’imiz bilir, yaradılmışlar - melekler dahi - bilemezler... Hayatınızda hiç olmazsa bir kere , ama mutlaka yapın... Görecek ve mutlaka bileceksiniz , ne ile "Allah Katında " müjdelendiğinizi... 
Gerekli bilgileri verdikten sonra size İnşallah açacağım... 
Marifetin - Hakikatın Orucu , gece - gündüz , bütün duyguları haram olan şeylerden tamamen korumaktır. Bu oruç ebedidir ; bir ömür boyu sürer...Asıl oruç budur...Yani duygularımızı kötülüğe karşı kaymaktan korumaktır. 
Peki , bu orucun iftarı yok mu ? Var... Elbette var. Ahirette , cennette eşi ve benzeri olmayan nimetleri yemekle ve yaşamakla olacaktır... 
Anladınız değil mi ? Şeriat orucu üstünde Marifet Orucu var... Marifet orucu üstünde ise "Hakikat Orucu " var... Bu ise Kalbimizi , Allah’tan başkasına tapmaktan (mal- mülke tapmaktan) alı koymaktır. En büyük oruç da bu oruçtur... Rabbimiz , hepimizi bu şekilde Oruç Tutan kullarından eylesin... Amin... 
Şimdi sıra size , bir sır vermeye ve bunun sonucunda Allah’ın izniyle sonsuz sevap kazandıracak Orucu ve namazı öğretmeye geldi... 

“2 veya 4 rekat namaz kılın ve sevabını ; namaz kılmamış kullara hediye edin... 
Ömrünüzde , bir gün (Ramazan Ayı dışında ) Oruç Tutun ve sevabını Oruç Tutamayan Kullara " hediye edin". Görün neler olacak... 
Biliyorsunuz ki ; Orucun sevabını Biricik Rabbimiz , kendisi veriyor ; Meleklere bile bırakmıyor : 
"Oruç benim içindir, ecrini - sevabını Ben veririm." demekte... Namaz kılmayan kullar ve oruç tutmayan veya tutamayan kullarına hediye ettiğinde ;Rabbimiz: “Kulum hiç tanımadığı kullarıma ,yarın Ahiret Hayatında ve ceza gününde belki de bağışlanmasına veya cezasının azaltılması için merhamette bulunuyor... Bilmez mi ki , Ben Merhametlilerin en merhametlisiyim... Bir kulumun azaptan kurtulması için çaba gösteren , mücadele eden , kulumun iyiliğini ortada bırakmam... O günahkar kulumu , bu merhametli kulum için bağışladım " demeyeceğini ve bağışlamayacağını kim iddia eder... Edebilme cesaretini kim gösterebilir? 
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin : 
" Mümin kul , kendisi için istediğini ; mümin kardeşi için istemezse tam mümin olamaz." hadisini duymadın mı ? İşte bu hadis bize, için içini yani Hadisin özünü göstermekte... 
Marifet bu ! Hakikat Bu ! 
Bu konuya daha da , açıklık getirmesi için ,Rabb’imizin bir Ayetini de yazmadan geçemeyeceğim. 
"Furkan Suresi -7O Ayet-: 
"İman edip, yarar iş yapan zümre var ya, işte Allah onların kötülüğünü iyiliğe çevirir." 
İşte bu Ayetin açılımına dayanarak ve öğretilene dayanarak , sizleri de bu büyük sevaba ortak olmaya çağırıyoruz. Gelin dem bu demdir... Zaman bu zamandır... Yarın belki de çok geç olmadan gel... Belki benim çağırmama gelmiyorsun , olabilir... O zaman , Mevlana’nın çağrısına gelin... 
" Gel , kim olursan ol, GEL..." mutlaka bu dünyadan gitmeden , çok iyilik yapmağa bak… 

Marifette "Hac : 

Marifette Hac ise " La İlahe İllallah " ile kalbimizde olur. Kalp bu tevhidi söyledikçe , kalp diriliğe kavuşur. Allah , içten - gerçek manada anılmaya başlar... İç alem , safiyetine kavuşuncaya kadar, devam eder... 
Daha sonralarında , Rabb’in sana diğer , zikirlerini verir ve sen bu yolda , en güzel öğretmenlerle yoluna devam edersin... 
Bir gün gelir, Kabe önündedir... Bedenin burada , ruhun Beytullah’ta... Allah, fazlı , keremi ve cömertliği ile bu halleri cümlemize nasip ,etsin... Amin... Daha sonrasında "vecd" ve "sefa" halleri başlar... 
Ne diyelim yaşa ve gör... 

Bu devirde ," Sırat al müstakim " yani , dosdoğru yol üzerinde , yürüyen iyice azaldı. Bu yolun gerçek yolcusu , iki şahitle bilinir. Kur’an ve Hadis. 
Kişi bunlara ne kadar , sıkı sıkıya bağlanırsa , o kadar ; doğrudur... Doğru yoldadır. 
Bu yaşadığımız anlarda , çevremize baktığımızda ; insanlar Sünnetleri şekil olarak , dış görünüş olarak yaşamaktadırlar. 
Kur’an ve Hadisler üzerinde hiç düşünme yapmadan , sadece " şekil " olarak , desinler diye yaşamaktadırlar. Allah ıslah etsin... 
Sünneti şekil olarak değil, inanç olarak, düşünce ve bütün davranışlarda ahlak olarak yaşamalıyız ve yaşatmalıyız... 
Bütün çabamız bu olmalı ki ; Yarın Rabb’imizin huzurunda "Rabb’imiz , (bize) kulum sana şu kadar ömür verdim , mal- mülk verdim... Bana ne getirdin sorusu karşısında mutlaka verecek bir şeyimiz olmalı... 
“Yetimi korudum veya aç kullarını doyurdum , sadaka verdim , kötülüğü men ettim , iyiliği emrettim , nefsim ve imanımın düşmanları ile cihad - mücadele ettim” diyebilmeliyiz… 
Bunlar ve daha nice sevap yolları, seni - beni beklemekte ... 
Haydi kazanmaya çalışalım... 
Hiç birini yapamıyorsan , bir serçeyi doyur bari... 
Yeter ki , yarına eli boş gitme... 

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor : 
" Cimri mümin de olsa Cennet ’e giremez ; cömert , kafir de olsa Cehennem’e girmez." 
Manasını bir düşün , neler öğrenirsin , neler... 
Eğitilmesi, kendisine ve çevresine her manada hizmet edecek seviyeye yüceltilmesi gereken insanları ; küçültücü, onur kırıcı , kin , haset, kibir, riya (yalan), imtikam alma, hırs , bencillik ve bunlar gibi kötü his ve duygulardan arındırarak, kurtarmayı hedeflemeliyiz ve bunu gerçekleştirmek için çaba - emek göstermeliyiz... 
Bu okuduklarınız da bunun bir neticesidir... Bu da , Tasavvufun bir eseridir. 

Allah Yolunun yolcusu , her zaman yapacağı işin sonuna bakmalıdır. Yolcu , Allah’ın önünde diz çöküp , maddi varlığı bir kenara bırakıp, hatalarını itiraf eder ve O’nun feyzine, fazlına , lutfuna, merhametine erer ve günahları erir - yok olur. Çünkü , “O” çok merhametlidir, cömerttir ve kerimdir... 
Zaman “O’nun” , cömertliğinden faydalanma zamanıdır… Zaman , geriye dönüşün olmayacağı ve pişmanlığın fayda etmeyeceği; kimsenin kimseye yardımcı olamayacağı zaman gelmeden , bu dünya yaşamında “ sevgili” olma zamanıdır. Sevgili , her zaman korunur…Hem bu dünyada , hem ahirette… 

Hadislerden bazılarına , Marifet penceresinden baktık ve gördüklerimizi size anlattık.

Kaynak: http://www.veyselkarane.com

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen