Şems-i Tebrîzî 40 Kural ve Sözleri

Önder Demir
Şems-i Tebrîzî
Şems-i Tebrîzî (1185 - 1247) mutasavvıf. Asıl ismi Mevlânâ Muhammed'dir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan sohbet şeyhi ve çok kuvvetli bir din âlimidir.
€9,99 Softcover

Donnerstag, 25. Dezember 2014

ALMANYA`DA DÜN YAHUDİLER BUGÜN MÜSLÜMANLAR!








ALMANYA`DA DÜN YAHUDİLER İSTENMİYORDU BUGÜN MÜSLÜMANLAR İSTENMİYOR, DİKKAT TARİH TEKERRÜR EDİYOR UYANIN ARTIK! 
"İSLAM`A KARŞI MEDYA`DAKİ KIŞKIRTMALARI DURDURUN!" 

İMZA KAMPANYASINI LÜTFEN İMZALAYALIM!

Sonntag, 14. September 2014

"Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi"





"Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi" 

Bizleri basiret gözleri kapanmış olan kullardan eyleme. 

Bizleri kalbine, gözüne ve kulaklarına perde çekilen kullardan eyleme. 

Bizleri dünya malına ve maddiyata tapan hevâ ve heveslerine kul olanlardan eyleme. 

Bizleri zâlimlerin yaptıklarına karşı kaygısız ve duyarsız kalan ve zâlimler için çalışanlardan eyleme. 

Bizleri Şeytan'ın vesveselerine uyarak kendi nefsine zulmedenlerden eyleme. 

Bizleri anne ve babasına karşı gelerek kendisine yazık eden kullardan eyleme. 

Bizleri akrabası veya komşusu aç yatarken kendisi tok yatan zalimlerden eyleme. 

Bizleri namaza üşenerek gelen; fakat her türlü eğlenceye uçarak gidenlerden eyleme. 

Bizleri dünyada mânevî olarak kör olan ve ahirette de kör olacak olanlardan eyleme. 

Bizleri Allah rızası için vermeye gelince cimrilik eden kullardan eyleme. 

Bizleri kibir ve gururu kendisine dost edinmiş olan insanlardan eyleme. 

Bizleri göz göre göre gerçekleri göremeyen ve senin işaretlerini bilemeyenlerden eyleme. 

Bizleri dünya'da Şeytan'ın peşine takılıp giden kendisini herkesten üstün görenlerden eyleme. 

Bizleri vicdanları ölmüş, şeref ve haysiyetten uzak her türlü pisliğe bulaşmış toplumlardan eyleme. 

Bizleri Büyüğüne saygı ve küçüğüne sevgi gösteremeyen kullarından eyleme. 

Bizleri kabir aleminde cehennem çukurlarından bir çukurda yatacak olan kullarından eyleme. 

Bizleri nefsânî duyguların esiri olan ve senin yolundan kaçarak uzaklaşan kullardan eyleme. 

Bizleri senin katında hak din olan İslam'a çamur atıp onu lekelemek isteyenlerden eyleme. 

Bizleri kendi yapmış oldukları kötülüklerin kendilerine iyi gösterilen kullarından eyleme. 

Bizleri gözü ve nefsi doymak bilmeyen, gözünü bir parça toprak doyuranlardan eyleme. 

Bizleri gireceğimiz kabirden ahiret günü çıkan şaşkın bir biçimde yüzleri kara kesilenlerden eyleme. 

Bizleri kendi nefsine zulüm eden ve onu koymuş olduğun kanunlar çerçevesinde kullanmayanlardan eyleme. 

Bizleri senden başka dünya ve ahirette kendisine dost arayanlardan eyleme. 

Bizleri senin hikmetini göremeyen ve yüce kudretine akıl ve sır erdiremeyenlerden eyleme. 

Bizleri yapmış oldukları zalimliklerden dolayı kalbine huzur ve sükunet ve rahmet inmeyenlerden eyleme. 

Bizleri Hz. Muhammed Mustafa (sav) tanımayan ve onun sünnetini bilmeyenlerden eyleme. 

Bizleri Hz. Muhammed Mustafa (sav) ve onun Ehlibeyt'ine değer vermeyenlerden eyleme.

Bizleri Ahiret günü anne ve babasının yakasına yapışacak ve neden bana bu dini öğretmediniz diyenlerden eyleme. 

Bizleri Kurân-ı Kerîm'i tüm ömürleri boyunca bir kere bile okumayanlardan eyleme. 

Bizleri sana karşı kulluk görevlerini yerine getirmeyen ve sana isyan edenlerden eyleme. 

Bizleri hayatın anlamını anlamayan ve hayatı sadece eğlence, zevk ve yemek olarak görenlerden eyleme. 

Bizleri ahiret günü 'Ey kulum ben bir ömür boyu seninleydim fakat sen kiminleydin? ! ' diyeceğin kullardan eyleme. 

Bizleri razı olduğun ve her şeyin ötesinde dünya ve ahirette sadece senin rızanı isteyen sana kul olanlardan eyle.amin.

Gafilin ve cahilin canı, duadan uzaktır çünkü 
'Ya Rabbi' demeye izin yoktur ona. Ağzında da kilit vardır, dilinde de. Zarara uğradığı zaman, ağlayıp sızlamasın diye Allah ona dert, ağrı, sızı, gam, keder vermedi.
Bununla anla ki Allah'a dua etmeni, O'na seslenmeni sağlayan dert, dünya saltanatından daha iyidir. 




Donnerstag, 10. Juli 2014

FELAK SURESİNİN ANLAMI




FELAK SURESİNİN ANLAMI


1. kul: de

2. eûzu: ben sığınırım
3. bi rabbi: Rabbine
4. el felakı: felâk ( Sabah’ı Çıkaran YÜCE ALLAH' ın bir ismi (işaret = FELAK )
Felak'ul :
1. Yokluk karanlıklarından varlığı çıkaran,
2. Gecenin karanlığından gündüzü çıkaran, 
3. Kuru ve cansız çekirdeklerden hayatı nebatı çıkaran ve onlardan yaprak çiçek ve tonlarca meyveleri çıkaran,
4. Zulmetten nuru, ölümden hayatı ve ademden vücudu çıkaran,
5- Gece( Derin uyku esnasında) cesetten ( Ruhu Revan) çıkaran.
5. min şerri: kötülüklerinden, şerrinden: ALLAH’IN izni ile İnsanı sınaması için Ruhsat ve mühlet verdiği ;
( insan- insan şeytanı, cin tayfı - iblis ve süvarileri )ŞERRİN den.
6. mâ halaka: yarattığı şeyler, yarattıkları (NEFSİN ve NEFİS taşıyan görünür görünmez;
tüm VARLIKLAR ın şerrinden.
/KÖTÜ DÜŞÜNCELER, İÇ SIKINTILARI, DEPRESYON, KİBİR, ENANİYET, GIYBET, VB.
NEFSİN ÜFÜRDÜĞÜ (tüm hal ve davranışların) ŞERRİN den.
“Sana isabet eden iyilikler Allah tan, 
kötülükler ise nefsinizdendir.” ( sure-i Nisa, 4:79 )
Sizin '' EN BÜYÜK DÜŞMANINIZ '' iki yakanızın arasında bulunandır.
O ise; Nefsinizdir.
/RESUL-İ ZİŞAN(s.a.v )
7. ve min şerri: ve şerrinden
8. gâsikın: gecenin karanlığı
GASIK: Dalmak, batmak, Kabarmak( kabaran) , akan ve dökülen şeyler anlamında genel bir ifadedir. 
İç mana : 
*Şehvet kabardığı zaman şerrinden Allah’a sığınmak!
GASIK: Ay tutulması, Ay'ın yüzünün bulutlar ile perdelenmesi manasından ;
İman ve ilim nurunu Kuran güneşinden alamayan kalbin (Ay) kararması.
* Bir gün peygamberimiz (sav) aya baktı ve buluta girip çıkmasını sahabelere gösterdi 
ve buyurdu:
İşte ayın bu batıp çıkmasından Allah’a sığınmalıyız; çünkü aydınlık gittikçe karanlık gelmektedir.
HADİS-İ KUTSİ(s.a.v) 
ve GECENİN ŞERRİNDEN...
9. izâ vakabe: çöktüğü zaman
10. ve min şerri: ve şerrinden
11. en neffâsâti: nefes edenler, üfleyenler
12. fî el ukadi: düğümlere
UKADE(ukadi) : Düğme anlamına geldiği gibi, düğüm anlamına da gelmektedir. 
Sihir kelimelerini söyleyerek düğüm atanlar olduğu gibi , . . . . düğme - ip/kablo ;
şeklinde mikrofonlara(üfürerek) konuşarak insanların akıllarını ve fikirlerini şaşırtan, 
yalan yanlış bilgilerle radyo, televizyon gibi aletlerle yaptıkları propagandalarla akılları şaşırtan ve kalpleri değiştiren ve sihir gibi kalplere 
ve akıllara işleyenlerin şerrinden Allah’a sığınmak! 
Bunlar fitne ve fesatlarını ortaya döküp her tarafa yayarak insanlığın nefislerini karıştırırlar.
Siyasetçiler, Medya, Haberler, Şehevi Müzikler, icraatlar vb. gibi.
Bunların şerrinden insan ancak Allah’a sığınmakla ve Nefis tezkiyesi yapmakla kurtulabilir.
* "EY CİN VE İNSAN TOPLULUKLARI, YAPABİLİRSENİZ HAYDİ GÖKLERİN VE YERİN HUDUDUNDAN ÜSTÜN BİR GÜÇ, KUVVETLİ BİR DELİL
VE İLİMLE GEÇİN BAKALIM'!.
AMA GEÇEMEZSİNİZ ANCAK Bir Güç sizde açığa çıkmadan geçip gidemezsiniz.
( SULTAN GÜÇLE) GEÇEBİLİRSİNİZ.
"(Rahman Suresi 33)
* İnsanlara ufuklarda (ÖZ Fıtrat) 'larında ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz…”
/ Fussilet-53.
Nefsin ( lümme-i şeytaniye ) adı verilen ve kalpte bulunan bir yeri vardır ki ,
şeytan buradan kalbe vesvese verir. 
Nefis de tembellik kulağı ile bu vesveseye kulak verir. 
Vesvas şeytanın adı olduğu gibi ( şehvetlerin ) şehvetlilerin fısıldandığı şeylerdir. 
TV'de ve Radyolarda Kadın fısıldaması şeklinde Şu 900'lü numarayı ara gibi;
bir çok derin örnek verilebilir.
Bunlar, Allah’ın emirleri ve yasakları nefsin arzularına zıt olduğu için bunlara aykırı olan,
hususlar da nefsin hoşuna giden hususlardır. 
Şeytan bundan istifade ederek nefse hoş gelecek şekilde vesvese verir, nefis de bunu dinler. 
“Cennette şeytan Âdem’e vesvese vererek sana sonsuzluk ağacını ve ebedi saltanatı haber vereyim mi? dedi.” 
(sure-i Taha, 20:120)

* HANNAS :
Sinsi, hileci ve aldatıcı, geri çekilen ve fırsatını bulduğu anda hemen sokulan( gerilla taktiği )
ve bunu devamlı adet haline getiren! 
Şeytanın işi ve âdeti, huyu ve ahlakıdır.
Devamlı aralıklarla Vesvese verir. 
Allah’a sığınıldığı zaman hemen çekilir, 
gaflet anını bekler. 
Gafil olduğunu gördüğü anda hemen sokulur ve vesvesesini kalbine ve nefsine ilka etmeye başlar. 
Kovulunca kaçar, ama hemen geri döner. 
Yıldızlar hakkında Hunnes ve kunnes tabiri kullanılır. 
Bu gündüzleri kaybolup, gece ortaya çıkan anlamındadır. 
Yıldızlar Güneş çıkınca kaybolur, güneş gidince hemen ortaya çıkar. 
Aynı şekilde şeytan da Allah zikredilince kaybolur, gaflet basar basmaz hemen ortaya çıkar. 
Bunun için şeytana Hunnes(hannas) denilmiştir. 
Biz her peygambere insi ve cinni şeytanları düşman yaptık. 
Onlar birbirlerine aldatmak için süslü sözlerle vesvese verirler” (Enam, 6:112)
* İnsi ve cinni şeytanlar daima sureti haktan görünerek insana yaklaşırlar. 
'' kalbe (AKLA) üfürülen Vesnas ise ,
Peygamber efendimiz bir gün: Ebu Zere;
Ya Ebu Zer! İnsan ve cinlerin şeytanlarından Allah’a sığınıyor musun? diye sorar. 
Ebu Zer :
Ya Resulallah insanların da şeytanları var mı?
diye sorar. 
Peygamberimiz (sav) :
Evet, vardır” buyurdular.
ve eklerler;
Şüphesiz ki şeytan sizden birisine gelir ve şöyle fısıldar: 
Yeri ve göğü kim yarattı?” der. 
O da “Allah yarattı” cevabını verir. 
O zaman şeytan “Allah’ı kim yarattı?” diye fısıldar. 
İşte sizden birisine şeytan böyle vesvese verecek olsa “Ben Allah’a ve Resulüne iman ettim’ desin.
/ HADİS-İ KUTS-İ (s.a.v)
••Şimdi ki sözde Aydınların ( ve TV) lerden Üfürülenlere ne kadar da benziyor değil mi ‘!..?
12. ellezî: ki o
12. yuvesvisu: vesvese verir
14. fî sudûri: göğüslere
15. en nâsi: insanlar
Neden göğsüne vesvese verirler? 
Çünkü kalp göğüs içindedir.
Göğse vesvese verilmesi sadece kalbe ait bir olay değil;
azaların da bu hususta rolü vardır.
Kulak, göz ve diğer azalar da nefsani ve şehevani istekleri ile vesveseye zemin hazırlarlar. 
Çeşitli fikir ve düşüncelerin doğmasına sebep olurlar ki bunların çoğu ,insanın içinden değil, dış etkenlerden kaynaklanmaktadır. 
bu hakikat ise;
Vesvesenin sadece psikolojik olduğu iddiasının yanlışlığını göstermektedir. 
 İNS(an) : kelimesi iki şekilde yorumlanmıştır. 
Birincisi, üns kökünden birbirlerine yakınlaşmaları ve ünsiyet etmeleri anlamını, 
Nisyan kökünden insanın unutkan olduğunu ifade etmektedir. 
İnsan nisyandan alındığı için isyana müpteladır. Unutkan olduğu için ise, günah işler. 
Bundan dolayı da tövbe ile emr olunmuştur. 
-Şeytan :
yüce Allah’a Rabbim, izzetin ve celalin hakkı için ruhları bedenlerinde olduğu sürece senin kullarını azdırıp, aldatıp, şaşırtacağım
dedi. 
-Yüce Allah da :
İzzetim ve celalime yemin olsun ki, kullarım istiğfar(tövbe) ettikleri sürece ben de onları bağışlayacağım buyurdu.
/ HADSİ-İ KUTSİ(s.a.v)
* EFÜS'TE OL'an (ves-nas) :
İKİ KULUÇKA KEMİĞİ ARASINDA SAKLANMIŞTIR.
( VESVESE ) Örtülü, Nikap'lı(peçeli) manasına gelir.
Kalpte örtülü ve gizlidir.
Göğsün içine gizlenmiştir.
Kalbe doğan düşünce ve hayaller de gizlidir ve görünmezler''.
De ki: Gerek cinden ve gerekse insanlardan olsun, insanların kalplerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden!
* Kabir de içinde olanı gizler ve örter.
Bu sayılanların cümlesi mahlûktur شرك(vesvas)'da mahlûktur.
* GÖĞÜSE ÜFÜRÜLEN BU VESVESE de örtülüdür.
HER GÜN GAZETELER, HABERLER VB YOLUYLA ŞU ÜÇ CÜMLE FISILDANIR DA FISILDANIR ..
FAKAT İNSAN HEM ÇOK UZAĞINDAKİNİ HEMDE ÇOK YAKININDAKİNİ göremez! 
bu sebeple... GÖZLERİNİN ÖNÜNDE Kİ BU HAKİKATİ göremez ve çeşitli kulak aşinalığı ile ...
perdelenir ..
O ÜÇ CÜMLE : 
CİN-AYET (cin ayeti )
CİN-NET ( net olan cin ) ! Minel CİN=NETTİ ven-NAS. 
CİN-SEL-LİK (sel gibi )
EŞ - CİN -SEL ( cin eşi / cinle eşleşen )
! KİŞİ HAYIZLI OLAN eşiyle Cinsel ilişkiye girerse Şeytan ondan Önce davranır 
ve kadın hamile kalarak ^ muhannes (eşcinsel) bir çocuk doğurur
HADİSİ KUTSİ s/a/v
'' BUNLAR SADECE örneklerdir.
Dahası Cümle Dillerin Harflerinde saklıdır.
16. min(e) el cinneti: cinlerden
17. ve en nâsi: ve insanlar
İblis avanesi ile bu sisteme sızan bir varlıktır ve sızma sayesinde, ALLAH' ın yaratma kuvvesini müşahede edip cesetlerde o kuvveyi uygulayandır.
Delili ise Allah'a itirazıdır ki o, deccal ve insan olanların dışında yaratılan, sistem dışı varlıklar olup ana amaçları nurun kaynağı olan insanı emip kurutup; koza olarak kullanmaktır..
-*Şeytan kanın damarda aktığı gibi insan bedeninde cereyan eder.
/ RESUL-İ ZİŞAN(s.a.v) 
Kur’an okumaya başlayacağınız zaman recm (taşlanmış) olunmuş şeytandan Allah’a sığının (Nahl, 16:97)
* BİR GAZETENİN ANATOMİSİ :
* BİRİNCİ SAYFA OLAYLARI (vesvas - hannas )
* ÜÇÜNCÜ SAYFA KORKUSU ( cin-net - cin-ayet )
* ARKA SAYFA KAŞARI ( cin - sellik ) 
KOD: ÜÇ MAYMUN! 
üç büyük parti ..
üç büyük takım ..
üç büyük marka ..
vs 
vs 
vs 
BABA, OĞUL, KUTSAL RUH!
BABA ( oğlu azarlar ) .. ( oğul Baba’ya itiraz eder ) ( İkisi de kutsal ruh/ ittifaktan) beslenir ..
VE BU SAYEDE şeytani kadim KODLA yönetilen - etki altına alınan yığınlar
* * * ALLAH'ümme SALLİ ' ALA SEYYİDİNA MUHAMMED VE EVLADI EHLİBEYT VE ASHAB-I KİRAM RAHMETULLAHİ ALEYH VE RİCALİ EHLULLAH SELAMULLAHİ ALEYH ..
* ALLAHUMMERZUKNA HIFZEL MÜRSELİN.VE İLHAMEL ENBİYA-İ,VE FEHMEL EVLİYA.
HAKK UYANDIRA ..

* Etraf boş değildir, cümle Hakikattir,
'' Dünya dediğin bir, Tarikattır,
'' Tarikat kapısı açılır geceleri,
Gönlün aynasını parlatan okur heceleri!
* Saklıca bir kitap vardır dürülmüştür ta insan içine,
-*Bu kitabın ilk satırı ''İkra'' diye başlar, sonu (A)yn (Ş)ın (K)af ile biter ..

''GÖZÜ TEMİZ OLANIN YÜZÜ de TEMİZ OLUR!
(E)LİF
(D)AL
(B)E
ELİNE, DİLİNE, BELİNE sahip ol. 
'' BELİNE sahip olanın Dilinden hikmetler Akmaya başlar = Dilinden Hikmet akan ( Elin sırrına mazhar olur )
* EDEB = Öyle bir zırh elbisesidir ki; Tarık '' yıldızından indirilmedir!
''Edep elbisesini giyen her beladan emin olur.
* 'Hak ve Batıl arasında olacak savaşa Manevi ordu Manen hazırlanmaktadır.
''Onları Hazırlayan eller ise '' daima Gaybi dir.
''Eğer bir kişi O Eli görse Aklını kaçırır; 
'' Kendi elinden şüpheye düşer ..
* Bir de elini koynuna sok! Bir başka mucize olarak lekesiz, bembeyaz bir halde çıksın.
/ TÂHÂ - 22 
* İnsan Elini nasıl koynuna sokar?
''Eline sahip olunca bunu anlayacaksın!
''Koynunda bir El değil! binlerce El taşıdığını göreceksin !.

 *Gözü kirli olanın yüzünde ki Rabbanilik silinir - Yerini Nar alır!
NAR( karadır siyahtır ) yüze yansıdığında böylesinin yüzü ala kara olur.
* Nurun rengi yoktur fakat ( Zahiren İnsanda tecellisi beyazdır ) Böylesinin yüzü ay gibi olur.
''Ten '' içte canlanan nuru sızdırır '' böylesinin teni de şeffaf olur.
*'Sürekli harama bakanın gözünün içi buğulu ve silik olur.
* Kendini bu halden koruyanın ise '' gözü '' Cam gibi olur '' O Gözden NAZAR denilen O Nur bakar ;
Her bakana da sirayet eder ( burayı iyi anlamalı ) 
* 'Mümin erkeklere söyle, '' gözlerini '' haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar... 
Ve Mümin kadınlara söyle '' gözlerini '' haramdan sakınsınlar ırzlarını korusunlar.'
( NUR suresi:24/30-31)

* neden ''NUR'' ? süresinde geçer bu sıradan bir olay mıdır ! sende yoksa tesadüflerin olduğuna inananlardan mısın !?
...Ben sana yükselişi anlatıyorum ''
Benden bilme. Musa'ya Ağaçtan seslendi ama Ağaçtan bilmemek lazım( ağaçla kayıtlamamak lazım)
* 'Nur yolu zordur '' meşakkatlidir emek ister '' letafet ister ;
''Herkes bu pazara tabi olmaz!
''Ahenk ve Düzendir bütün yolların başı!
Kafanı kaldır ve bak bir düzensizlik görebiliyor musun ‘‘!?her şey kendi ekseni ve düzeni etrafında yüzmekte ;
Eğer Mutlu olmak ve Hakikate ermek istiyorsan sende ''TESLİM'' olmalısın!
''Düzensizlik, Ahenk bilmezlik( Kaos ) Şeytanın Sudur etmişliğidir!

 MEVLEVİ SEMA sını izle ‘‘ dön bak bir düzensizlik ‘‘ ciddiyetsizlik ‘‘ görebiliyor musun !?
Orada ki tek bir birey '' Bana göre '' dese ve ben sizler gibi Ahenge teslim olmayacağım kafama göre döneceğim dese ;
O meydan Aşk değil '' Kavga ve Kibriya meydanı olur!
''Letafet lazım, Ahenk lazım - DEN-GE lazım.
* (D)ELİYLE (V)ELİ ARASINDA BİR HARFLİK MESAFE VARDIR!
''VELİ DELİ OLDUĞUNUN BİLİNCİNDE OLANDIR.
''DELİ İSE; BİLİNCİ OLMAYANA DENİR!
* DUADAN VE DUA ORDUSUNDAN UZAKLAŞAN, HABİSLERE YEM OLUR!

“Ey görünmez [ şeytanî ] varlıklar ile yakınlık içinde olanlar! Siz [diğer] 
birçok insanı tuzağa düşürdünüz!” yoldan çıkardınız!
'Ey ''CİN'' topluluğu insanların ekserisini [ hükmünüz altına aldınız ]
Enam / 128

* Dünya bir aşure kazanıdır,
Lübb'ün titredi mi tamamdır,
'' Bu Ateşin harlandığı zamandır.
* Ayn, şın, Kaf tefsir-i Aşk!
''Erde bir an evvel Kabrinden kalk ..
* Muradın bilmek ise ey ahi,
Ziyaret kıl Kalbi şerifi.

Kim bana çeneleri ile bacakları arasındaki şeyler hususunda garanti verirse, 
ben de ona cennet hususunda garanti veririm."
( Resul-i Zişan aleyhissalatu vesselam)
* ŞEYTANIN AKLI ZAYIF ''hilesi çoktur!
* Nefsine emmâre denmiş yani hasım ALLAH 'a!
''Suret-i Hakk 'tan görünür, kanma bâtıla!
''Bu yolun erleri satmışken dünyayı bir pula!
''Eğer Salih değilse uyduğun, çevirir seni Mundara!

'Alem'in harfleri Esma'ül hüsna ..
''Okuduğunu yaşamayanlara müstesna..
* Arz vücudun aslı, Ab-ı hayattır suyu..
''Balçıkla çevrili Ziya kuyusu..
''Narını Nuruna döndüren..
''Bulur İlah-i soyunu ..
* ALLAH' a kulluk etmenin yok olmak olduğunu bilmeyen serkeş,
'Benliği ile nefsine gece gündüz rüşvet çeker peşkeş..
- Girip meydana merdane, başın feda kıl çevgâne,
''İrade teslim muti olmaz ise emre,
''Mundar olur benliği Maşuka ram etmeyen pervane ..
*Ateş Suya, su ateşe düşman!
''Mücahede etmezsen olursun pişman!

''Savaş olmadan barış olduğu nerde görülmüş!
''Sen nefsine cılız ol, Ruhuna şişman!
* Okusan bin cilt kitabı, yığsan bir köşeye, bir adım yol alamazsın amel etmeyince.
Marifetten zerre nasibin olmaz, kalbe nur inmeyince.
'Nasibi olan bir Nefesten bir sözden nasibini alırda; yollar O'na düz olur!
''Nişansız olanın yanında ''Nişanlıların değeri yoktur!
''Duymayı isteyen Kulağa sesin nazarı çabuk yetişir tecelli olur ..

* Kalbin yedi ciheti miraç yollu bilinir..
''Yedi merhaleden geçen er ..
''Hakikate evrilir ..
''Riyazatı berk tutup..
''Ilık Ilık kanlar yutup..
''Yeseviye yolun tutanın..
Sureti '' siretine '' çevrilir ..

 ''Bilgiyi eyleme dönüştür kalma avam-i,

''Yoksa er ya da geç olursun harami


* ŞERİATI TAMAM ET YIKA ÖZÜ!

ANCAK BÖYLE AÇILIR HAKKIN BATIN GÖZÜ!

EHLİ HAKİKAT OLAN SÖYLER DOĞRU SÖZÜ!

EDEPLE DÖNMÜŞTÜR CEMALULLAH'A YÜZÜ!

* Ey Tutsak, dili hapsedildiği kuyusundan çıkartmak için, gönlünün derinliklerinde saklı olanı Aşk ateşi ile yak, 
zira ışığını yakmayanın ruhu kör, dil hanesi ölü kalır.

''Bu dünyada kör olan, ahirette de kördür!

/isra 72

 * İnsanın gerçek kefenidir üstünde ki ten hırkası.
'Vehme kapılma Ney'in içi boştur; 
'' sesin nerden geldiğini bilen, sesin sahibini bulur.
''Elif - A
Lam - L
Mim - M
Elif - A
Dal - D
Mim - M
* Abdestinden şüphesi olmayanın, bir vakit gelir namazı miraç olur.
سْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
''Gözler kör olmaz, asıl kör olan göğüslerdeki kalplerdir.
/Hac 46

*EVLİ-YA DERLER ERENE NİÇİN?
HAKK İLE NİKAHI KIYIP ;
..KALP EVİNE GİRDİĞİ İÇİN ! 
* HAKK BİR MUHAMMED ALİ' NİN MEYİN'DEN İÇEN,
''MESTANE OLUR CİHAN'DAN GEÇER!
''ATEŞ-İ FEŞAN İLE SİNESİNİ YAKAN!
''ASLI MUSHAF OLUR; İMLA'DAN GEÇER!
''SİRET-İ AL-İ İMRAN İLE CEM OLAN,
''ELİF-İ BA'YA SIRLAYIP NOKTA'YA Eren,
''CENAB-I HÜSEYİN'E İKRAR BEND OLAN,
''ASLI KERBELA OLUR; YEZİT'TEN GEÇER!
''MEÇHULLER KAPISINDA TURAB OLAN,
''OL DEMDE ''BATIN ÇERAĞINI UYANDIRAN,
''CÜMLESİNİ BİR NOKTA'DA BULAN,
''MİRAC-I KANDİL OLUR; KENDİNDEN GEÇER!
''NEFES-İ BİR AĞAÇ ALTINDA HAKKIN ELİN TUTAN,
''EBDAL-I RİCALİN ŞEMSİYLE DOĞAN,
''SIRRIN MAHREMİNE; NA-MAHREM OLAN,
''SALİHİN DEVESİ OLUR ;
''İĞNE DELİĞİNDEN GEÇER ..
* BU SÖZLERİN ''MEALİ'' KİŞİ KENDİNİ BİLMEKTİR *
İKİ ''BEN'' BİR GÖNÜLE SIĞMAZ HAYY HAK. . . ''

 '' Allâhümme rzukna hıfzal murseliyn ve ilhâmel enbiyâ-i ve fehmel evliyâ.
* O, gaybın bilgisini (sizden) esirgemez.
/ TEKVİR 24


Mittwoch, 21. Mai 2014

Liderlere Özel - Kitap Tanıtımı






Liderlere  Özel - Kitap Tanıtımı

Rahman ve Rahim olan Allah`ın adıyla;

Sonsuz hamd ve şükür var olacak her şeyi ezeli ilmi ile takdir, tertib ve tayin eden bizlere bu güzel kitabı hazırlamayı nasib eden hepimizin gerçek sahibi olan  Allah (celle celalüh) hazretlerine olsun!

Yüce Rabbimiz, evreni en güzel ve en mükemmel biçimde yaratmış, bezemiş, süslemiş ve insanoğlunun emrine vermiştir. Gökler ve yer insan için bezenmiştir. Bitkiler, hayvanlar insanın emrine verilmiştir. Kutsal kitaplar insan için inmiş, peygamberler insanlığa, onların kurtuluşu için gönderilmişlerdir. Kısaca her şey insan için, insan ise Rabbi için, O’nu tanımak, O’na layık kul olmak içindir. 
Dünyamızda paylaştıkça çoğalan tek şey bilgidir, bu kitabın içerisinde bulunan konular her insanın ve her Liderin bilmesi gereken çok önemli gerçek bilgilerden oluşmaktadır. Uzun yıllardan beri yapmış olduğumuz araştırmalar sonucunda kaleme almış ve derlemiş olduğumuz yazıları Liderlere Özel kitabımızda sizlerin begenisine sunuyoruz. Bu kitabın hazırlanışı sırasında bizden desteklerini esirgemeyen Aile ve tüm Dostlarımıza teşekkürü bir borç biliyoruz.

İçindeki Konular: 

Sömürge Yöntem ve Çeşitleri

Kozmik Kanunlar Nelerdir?

Resesyon + Depresyon = Armageddon

İnsan neden yaratıldı ?

Dünyadaki Oyunları Görebilmek 

İlluminati'nin Evrensel Misyonu: Satanizm

Satanizm ve Dünya Müzik Endüstrisi

Dikkat insanlık Zombileştiriliyor! 

Arif-i Billah kime denir?

Şeytani Tuzaklar Nelerdir ?

Terörizm bir Dine mal edilemez!

Ne ekersen onu biçersin!

Zikir Nasıl Yapılır?

Kitabı bu Linkten temin edebilirsiniz: 

www.amazon.de


Donnerstag, 1. Mai 2014

“Sen çık aradan, Kalsın seni Yaradan”

 
 
 
Mesnevî’de şöyle bir hikaye anlatılır:
Bir gün bir âşık sevgilisinin kapısına gidip kapıyı çalınca, sevgilisi içerden seslendi: “Kapıyı kim çalıyor? Kim o?” Âşık cevap verdi: “Ey yüce sevgili! Kapına gelen benim, ben zavallı kölen.” Sevgili öfkeyle bağırdı: “Çekil git kapımdan. Sen daha olgunlaşmamışsın. Bu sofrada hamlara yer yok. Bu ev küçük, iki kişi sığmaz.”


Zavallı adam çaresiz ayrıldı. Tam bir yıl o sevgilinin ayrılığına dayanıp dolaştı durdu, kavrulup pişti. Bir sene sonra sevgilisinin kapısına geldi. Heyecanla kapıyı çaldı. Sevgili içerden seslendi: “Kimdir o? Kim çalıyor kapımı?”

Çaresiz âşık perîşan bir halde cevap verdi: “Ey cana can katan sevgili! Ey bir bakışıyla binlerce âşığı perişan eden gönül avcısı! Kapını çalan “Sensin! Sen!” Sevgili gönül okşayan bir sesle, “Mademki Sen bensin. Ey Ben! Gel içeriye, gönül evi burasıdır. Oraya iki kişi sığmaz!” dedi.
Âşık maşukunun kulu, kölesidir. Aşıkın sahip olduğu her şey sevgilisine aittir. Gerçek aşık Mevlası karşısında hiçbir şeye malik olmadığını idrak edendir. Kul kendi varlığının gerçek sahibinin de Mevlası olduğu şuuruna varınca yokluk mertebesine ulaşır. Yokluğa eriştiğinde ise geriye sadece Mevlâsı kalmıştır. Böyle bir yokluğun fânisi Ahmedî, cümle varını dosta veren yoksullardandır:
Vârımı ol dosta verdim hânumânım kalmadı
Cümlesinden el yudum pes dü cihânım kalmadı.
Yani sahip olduğum her ne var ise o dosta, sevgiliye verdim. Evim, barkım kalmadı. Tamamından elimi eteğimi çektim. Sonra öyle bir hale geldim ki; her iki âlemden de (dünya ve ahiret) uzağım artık.
Bu dünya pazarında sermaye altın, gümüş ve paradır. Bir kimsenin bunlar olmadan bir şey almaya gücü yetmez. Hakikat pazarında ise sermaye aşk, muhabbet ve bunun neticesinde elde edilen yokluktur. Bunlar olmaksızın da hakikat pazarından bir meta almak mümkün değildir. Bu meydanda altın, gümüş ve ipek elbiselere kul olanların, hakikat pazarında yeri yoktur.
Çünkü aşıklık menzilinde varlık, yolculuğa en büyük engeldir. “Bütün alem bu sebepten yolu şaşırdı.” buyuruyor Hz. Mevlana ve devam ediyor. “Çünkü yok olmaktan, varlıklarını yok etmekten korktular. Halbuki o yokluk onlara felâh getirdi. Saadetle dirilmek isteyen kimseye iradesiyle ölmek lazım geldi.”
 
Mustafa Sâfî Hz.leri “Sen çık aradan, Kalsın seni Yaradan” diye terennüm ederek mahv-u perişan olmaya mahkum bulunan bu suret aleminde ölmeden evvel öl, yani bütün beşeri hallerinden ve emellerinden soyun “yaradan kalsın” demek istiyordu. Nitekim “Ete kemiğe büründüm, Yunus oldum göründüm” diyen zat-ı şerif de koca kitapların özünü iki cümlede tamamlamıştı.
Gönüllerde aşk dalgalanmalı kabarmalı. Varlık şehirleri yıkılıp yağmalanmalı. Yokluktan aşkla yola çıkan yolcunun gecesi her vakit vuslat lambasıyla aydınlanır. Ahmed Gazâli, şu sözlerle hakikat yolcusuna yol gösteriyor: “Bizim binitimiz yokluktan aşkla yürüdü. Gecemiz her zaman vuslat lambasıyla aydınlıktır.”
 
Gecesini vuslat lambasıyla aydınlatanların kalbi, o parlayan sonsuz ışık karşısında tıpkı altının civada erimesi gibi erimiş, benliğini yok etmiştir. “Yoldaki engel sensin Hafız, kalk ortadan!” diyen şair Hafız da içindeki varlık duygusunu kovmak ve yoluna devam edebilmek için kendine seslenmektedir.
 
Hakikat yolcuları kendileri ile uğraşmaktan ve iç alemlerine yönelmekten dolayı etraflarında olup bitenlerden dahi habersizdirler. Maşuktan başkasıyla ilgilenmekten haya ederler. Yâre giden yolda yolculuğu aksatacak, vuslatı geciktirecek her ne var ise ondan uzak durmaya çalışırlar.
O kimseler, Allah’ın bütün hareket ve davranışlarını izlediğini bildikleri için Allah’tan utanır, tevazu ile boyun eğerler. Allah’tan utandıkları için bir kez olsun başlarını gökyüzüne doğru kaldırıp bakamazlar.
İmam-ı Hasan bir meclis kurmuş. Bir mesele üzerinde Hz. Ali’nin haklı hareketini haksız bulanlara karşı müdafaaya geçmiş. Nihayet karar verilmiş “En bîtaraf hakem dağlarda gezen Mecnun’dur. Çağırıp onun hakemliğine müracaat edelim” demişler. Çağırmışlar, derinden derine meseleyi ona açmışlar. Anlatmışlar karar bekliyorlar. Mecnun etrafına bakınmış. “Vallahi demiş bu meselede Leylâ haklıdır.” Neden böyle söylemiş Mecnun çünkü o hep Leyla’sı ile meşgulmüş de ondan. Hep alışverişi Leyla’sı ile. Aşıklar böyledir işte..
 
Bir meclise bir zatı davet etmişler, bakmışlar ki gömleği kirli. Birisi demiş ki “yahu şu gömleğini bir yıkasana.” Cevap vermiş “yıkıyorum yine kirleniyor.” Öteki “yine yıka” demiş. O zat da “yine kirlenecek” demiş. Öteki “yine yıka” deyince, “e birader biz bu âleme boyuna gömlek yıkamaya gelmedik ya yapacak başka işlerimiz de var” demiş.
Hakikaten bu aleme boyuna gezmeye gelmedik, yiyip içmeye, yatıp kalkmaya gelmedik. Bu âlem de bir de huzur ve aşk neşesi var onu tatmadıktan, ona devam edip sevmeyi, sevilmeyi öğrenmedikten sonra dünyanın ne kıymeti var değil mi?
Hz. Mevlana’ya bir talebesi “aşk nedir?” diye soruyor.
O da ayağa kalkıyor., sağ avucunu semaya sol avucunu yere baktıracak şekilde uzatıyor, boynunu sola büküp sağa bakıyor ve dönmeye başlıyor. Kendisi mihverde dönerken talebeleri de hem kendi etraflarında, hem de Hz. Mevlana’nın etrafında dönüyorlar. Güneş manzumesini tanzir ediyorlar. Ve o kişiye cevâben aşkın tarifinde “Ben ol da gör”buyuruyor. Yani aşk, ancak yaşanılarak anlaşılabilen bir mefhum.  Aşk öyle ağır, öyle ağır kurşundan bir yüktür ki, dağlara yüklesen dağlar kaldıramaz.
Aşk tarif edilmez. Ancak âşık olmakla onun hakikati anlaşılır. Harfler ve kelimeler onu tarifte acizdir. Malum ya sözleri tanzim eden akıldır. O aciz kalınca sözün zuhuruna meydan kalır mı? Yine Mevlana aşk aleminde “Akl-ı maaş yani yemek içmek gibi maddi şeyleri düşünen akıl, çamura batmış eşeğe benzer” diyorlar. Diğer taraftan Fahr-i âlem Efendimiz: “Akıl, ubudiyyeti eda içindir. Rububiyyeti idrâk edemez.” buyuruyor.
Osman Kemâlî Efendi aşk hakkında neler söylüyor:Aşksız âlemde âdem olmanın imkânı yok
Dert devâdır âşıka bîdertlerin dermânı yok
Aşktır her müşkülün miftâhı, fethi fâtihi
Aşk sergerdânının bil müşkülü, âsânı yok
Nârı unsur nûr-ı aşk ile olur gülzar-ı tâm
Server-i hûbân-ı aşkın nûru var nirânı yok
Sen seni bilmek dilersen aşka terk et sen seni
Anda mahvol kim Kemâlî şanü âdı, sânı yok.

 
Zorlu bir maceradır; sarp kayalar, derin uçurumlar, acı, gözyaşı demektir bir bakıma. Çünkü aşıklar, ateşe koşan pervanelerdir. Çünkü, aşıkların ülkesi çöllerdir. Çünkü, ikiyi bir kılar aşk.
Ne güzel! Derin bir “âh” ile yâd etmek seni Yine, “Biz aşkın çocuğuyuz, aşk bizim annemizdir” diyen Mevlana, bakın aşk acısı hakkında neler söylüyor: “Allah’ın aşkı beni acılarla viran etmiş,yakmış yıkmış ne çıkar, nice sultan sarayı harabeleri altında, padişah hazineleri gömülü değil midir?” Aşk acısı öyle ki, insanı olgunlaştırıyor, sabır gücünü arttırıyor, şükretmeyi ve tamah etmeyi sağlıyor. En önemlisi de gönlü genişletiyor. Öyle genişliyor ki gönül, aşkın gücü acıyı yeniyor.
Bu mevzuda temsili bir hikaye anlatılır; “Akıl” adlı ihtiyar, “Fikir” adlı çocuğunu, “Aşk” denilen bir mektebe yazdırır. Çocuk orada bir harf bileöğrenemez. Fakat bu mektebe bir gün fikir olarak değil, gönül olarak gitme lüzumunu hissedince, kitap çantasını elinden atar. Artık aşkın yolunu bulmuştur. “Akıl ve zeka taslamak İblis’ten, aşk ise Adem’den” der Mevlana. Yanlış anlamayın, akıl bir kenara itilmiş veya önemini yitirmiş değil burada. Anlatılmak istenen; din için akıl ne denli önemliyse, aşkın da en az onun kadar, hatta ondan daha fazla önemli olması.
Nasıl mı? Çünkü aşk imana, ibadete tat verendir. Akıl, kapının eşiğine kadar getirir, ama içeri koymaz. Eşikten içeriye aşkla girilir der sufiler; aşk potasında erimeyen, nefisten gelen iyiliğin iyilik, ibadetin ibadet, imanın iman olmadığını, hatta aklın bile akıl olmadığını anlatırlar. Dahası aşkın, bir üst akıl, merkezi kalp olan bir akıl olduğuna inanırlar.
Fahr-i âlem Efendimiz bir çok ibâdetlerden sonra kendi akıllarıyla arkadaş olarak, yani mücadeleye son vererek gönül huzurunu elde ettikten sonra hakikat alemine miraç etmişler, kul olarak Rabbin huzuruna gitmişler. Fakat akıl, her şeyi görmek isteyen akıl, madde aleminden başka bir şey bilmeyen akıl, aczini itiraf edince halkımızın da refref diye tanıdıkları aşk kızağına binmişler ve sonsuz bir aleme seyrana çıkmışlardır. Dönüşte Kur’ân-ı Kerîm dediğimiz Hakk’ın kelâmını bizlere hediye olarak getirmiştir.
İçinde Cenâb-ı Hakk’ın azametini gösteren ayetler, bizim iyiliğimiz için yapılmaması lazım gelen işler, doğru yola gidenlere vaad olunan mükafatlar, kabahat yapanlara cezalar, ibretli kıssalar yazılıdır. Kur’ân-ı Kerîm bir bakımdan aşıkların mâşûku olan Hz. Allah’tan kullara gönderilmiştir. Yani maşuktan âşığa emir ve nasihatlerle oludur.
Bir başka açıdan baktığımızda Kur’ân-ı Kerîm âşıktan mâşuka gönderilmiştir. Çünkü ana bana çocuklarının üzerine titrerler ve iyi olmasını isterler. Ressam, heykeltıraş, mimar gibi herhangi bir sanatkar, eserinin hatasız olmasını ister. Cenâb-ı Allah da sevdiği, övdüğü, âşık olduğu insanların gayet tabiî ki çok çok iyi olmalarını ister. “Kişi sevdiğinin üzerine pervâne gerek” derler. İşte sevgili dostlar, biz mâşuk idik, sevgi ve muhabbet dolu olarak yaratıldık. Allah ile kul arasında pek kuvvetli bağlar vardır. Hepsi aşkla düğümlenir.
Aşıklık, maşukun yaralı halidir. İştiyakın tahammül edilmez olduğu bir zamanda gurbetin ve hasretin son demleridir. İnsan da kendini yaratana, kendini ve alemleri yaratan ve bir nizam tahtında cereyan eden bu kainat manzumesin bir tek sahibine aşık olmalıdır. Vefakarlık, sadakat ve olgunluk nişanesidir. Aşık olmayanlar, olamayanlar tam devrini yapamayan varlıklardır.
Aşık olanın da başkalarına aşk aşılamaları gayet normaldir. Ve kutsî bir arzudur bu. Aşk bütün vücudu istila ederse Allah’ın ve Peygamberinin rengine boyanmış olur. O vücudun uzuvlarından işleyen Cenab-ı Hak’tır. O vücut sahibine konuşan Kur’an derler. Çünkü sözü Kur’an’dan hariç değildir.
Söylenebilecek en güzel şeyleri yine de aşıklar söylüyor. Mesela Yunus Emre. “Ölen
hayvan imiş, aşıklar ölmez” diyerek, aşkın insanı nasıl diri tuttuğunu, aşka sarılan ruhun nasıl ölümsüz olduğunu anlatıyor. İsterseniz tekrar Mevlana’ya kulak verelim ve aşkın gücünü anlayalım, “Aşk, denizi bir çömlek gibi kaynatır; aşk, dağı kum gibi ezer, dağıtır; gökyüzünü çatlatır, yüzlerce yarık açar; aşk sebepsiz yere yeryüzünü bitirir.”

 
Aşıklar kendilerinden geçerek maşukta fani oldukları için onlar Hak’tan başka varlık bilmezler. Yüzünü gözünü maşuktan ayırmayanlar başkasını görmezler ki; suretin güzelliğini, çirkinliğini, ayıbını, kusurunu görsünler.
İlahi aşk kelimelerle, cümlelerle anlatılmaz ve anlaşılmaz. Bu keyfiyet mektep ve medreselerdeki akıl yolu ile tahsil ile elde edilmez. Yolunda bulunmak lazımdır. Hem de uzun yıllar gayret göstermeli ki aşk sultanı sizde de tecelli etsin.
 
Andolsun bütün örtülere, andolsun bütün örtünenlere ki,
Kar altında terleyerek uyanmaktır aşk.
Yanmış iki cesedin kına gibi külleri arasından
Fışkın sürerce dirilip yeniden yanmaktır aşk.
Cümle ağaç kapıları, cümle demir kapıları aşıp,
Bir gönül kapısına dayanmaktır aşk.
Sevgilinin otağını gökkuşağına boyayıp gece-gündüz,
Hüznün safran sarısıyla boyanmaktır aşk.
Yaratmaktır ya da sevgilinin toprağından yaratılmak,
Her nefes alıp verişte yanmaktır aşk.
İsmaili bir gönülle teslim olmaktır bıçağa,
Birini kandırmak değil, bilerek kanmaktır aşk.
Diline arılar konar, koynunda karıncalar gezer,
Sevgilinin ölçeğiyle her zaman sınanmaktır aşk.




 

Donnerstag, 20. Februar 2014

NEFSİN İŞARETLERİ




1 ) - NEFS-İ ÇUHA 

a - Burada insan Dalalet yolunu seçer.

b - Burada insanın inkar, Küfür ve Kasavet'in zuhuru ile Kalbi ölür.

c ) - Burada insanın Kalbi, Münafıklık, Küfür-i İnadi sebebiyle Kara Mühür ile Mühürlenir. 

d ) - Burada insanın İnat, Kibir, Ucub, Riya, Bahil sebebiyle Cehennem nişanı yüzünde aşikar olur !

e ) - Buraya kadar bir insanın Ruhu inerse; On'da  kafir-i südur'dan ;
''Harikuladeler Zuhur eder !  İstidracen Muradullaha binaen verilir !

1. A 'da ) - ŞERİAT TERK EDİLİR !

2. B'de ) - HELALLER TERK EDİLİR !

3. C'de ) - HARAMLAR HELAL EDİLİR ve ( işlenir )

4. D'de ) - SÜNNET-İ RESULULLAH / ŞERİAT TERK EDİLİR ( namaz, abdest, zikir, dua, oruç, hayır, hasenat )

5. E'de ) - EL'den, BEL'den, DİL'den ( EDEB - AHLAK - NİZAM ) TERK EDİLİR ( şehvet ve şehvet aşkı zuhur eder !

 2 ) - NEFS-İ GAREZ : 

a - Burada GÜNAH ÇOĞALIR haya yüzden silinir.

b - Burada insanın KALBİ kararır ÖLÜR  vesvas dirilir. 

c - Burada insanın Ruhu Çürür Hannas filizlenir  dillenir.

d - Burada insanın AKLI GİDER İMANI ÖLÜR  küfür dirilir.

e - Burada; BÜSBÜTÜN İNKARA GİDER( korkmaz olur ) YÜZÜN'DE CEHENNEM ALAMETLERİ GÖRÜLÜR  veçh sönükleşirken; gözler'de yalancı ateş var-i bir parlama zuhur eder.

1. A'da ) YAPTIĞI HİÇ BİR ŞEY'den UTANMAZ OLUR !

2.'B'de ) AŞK - ACIMA - MERHAMET - ŞEFKAT GİBİ DUYGULAR GİDER ! 

3. C'de ) KİŞİ'nin İÇİNE BİR TAKIM ŞEYLER DOĞAR ( KURNAZLIKTA, YALANDA, HİLEDE, SİNSİLİK'DE keşifler açılır ENAM 121 ) 

4.'D'de ) GİDEN AKLIN YERİNE ( şeytani akıl gelir ) BU AKIL'DAN İLHAM ALMAYA BAŞLAR.. ( SUFLİ BEYİN GÜCÜ VE ONUN ÜRETMİŞ OLDUĞU KARA ENERJİ İLE )

HİPNOZ, AKIL OKUMAK, GÖZLER İLE ETKİLEMEK, AKLI ÇELMEK, BİR TAKIM CİNNİ VE SUFL-İ VARLIKLAR İLE TELEPATİ ) gbi özellikler alametler açığa çıkar ! 

5. E'de ) FURKÂN - 43 "Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?" hali zuhur eder.


3 ) - NEFS-İ RACÎM :

a - Burada; İNSAN GİBİ DÜŞÜNMEK TERK EDİLİR !

b - Burada; İNSAN GİBİ YAŞAMAK TERK EDİLİR !

c - Burada; İNSAN GİBİ GÖRMEK TERK EDİLİR !

d - Burada; İNSAN OLMAK TERK EDİLİR !

e - Burada; İNSANLIK TERK EDİLİR !

1. A'da ) Kara tefekkür yolu açılır !

2. B'de ) Kara Amellerin ve emellerin yolu açılır ! Sâd / 80 "Allah, şöyle dedi: “Sen o bilinen vakte (kıyamet gününe) kadar mühlet verilenlerdensin."

3. C'de ) ŞEYTANA YOLLAR AÇILIR ! 

4. D'de ) Burada ''RUH'un NURU GİDER şeytana açılan yollar'dan.. ( ŞEYTAN KERAMET GİBİ İSTİDRAÇ GÖSTERİR )

5. E'de ) ŞEYTAN İLE ARTIK DOST OLUR( Rabbi Nefsi ve Şeytanı olur ) 

( BEN PEYGAMBERİM istediğimi yaparım; BEN ALLAH'ım dilediğimi yaparım işlerim vb demeye başlar haller zuhur eder ) 
  BURADA KİŞİ ''NEFS-İ SUFLİ'ye'dedir ( Böyle yüksele yüksele İNSAN ŞEYTANLARIN'dan olur )

DAHADA YÜKSELİRSE ( EVLİYAÜŞŞEYTAN ) '' Şeytan Evliyası '' OLUR ! 

( ŞERİATI VE KUR'AN-I AZİMÜŞŞANI TERK EDEN ) BU HALLERE DÜŞER ! 

Tüm başlangıçların sebebi budur ! ''Kimiside bir takım sufli varlıkların ve cinnilerin kontrolü altına girer fakat farkında dahi değildir ! TÜM BUNLARIN SEBEBİ :

(E)LİF 

(D)'AL 

(B)'E 

ELİNE, DİLİNE, BELİNE ( EDB ) TERK İLE... KİŞİNİN KENDİNİ BİR TAKIM KORUYUCU DUALAR İLE KORUMAMASI'dır !

ZAHİR BATININ TERSİDİR ;

 İSTİDRAÇ'da OLAN ERİYORUM ZANNEDER.. 

YÜKSELEN İSE DÜŞÜYORUM ZANNEDER !..

Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Çünkü bu; bir fısktır. 
Doğrusu, şeytanlar sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına telkinde bulunurlar. 
Şayet onlara itaat ederseniz; şüphesiz ki siz de müşrikler olursunuz. (ENAM 121)