Şems-i Tebrîzî 40 Kural ve Sözleri
Önder Demir
Şems-i Tebrîzî
€9,99 Softcover
Donnerstag, 21. März 2013
Marifet Penceresinden
1- İlim , ilim bilmektir.
İlim , kendin bilmektir.
Sen, kendini bilmezsin
Bu , nice okumaktır .
2- Okumanın manası,
Kişi Hakk’ı bilmektir.
Çün (ne), okuduğunu bilmezsen
"Ha , bir kuru emektir."
Yukarıda , Yunus Emre’nin çok bilinen şiirini "Marifet Penceresinden" görebildiğimiz kadarıyla sizlere anlatalım , istedik…
"Elif’i geçip ; Lam’da yanan" , ve 750 yıldır hep sevilen ve sevilmeye devam edecek olan Yunus Emre’nin ; her şiirinde olduğu gibi bir bilinen ; bir de gül goncası gibi açıldıkça açılan ; öğrendikçe – bilindikçe daha derinde , anlamları bulunan şiirleri "Marifet " penceresinden bakıldığında ; bizlere " bugünün öğretisi " gibi hala önümüzde , tap taze durmakta olduğunu görüyoruz.
Bu şiiri Marifet Ehli isen , aldığın yol kadarını ; değilsen de bilgilerinin ışığında daha geniş açıdan bakmanı sağlamaya çalışacağız.
Ne diyor ? Mevlana : " Fİ Hİ MAFİH" alabildiğin kadar, anlayabildiğin kadar… Fazlası yok. Olamaz da…Ne olur anlamak için lütfen biraz çaba gösterin ve düşünün…
Yazımıza başlarken , yine Allah Aşkında yanan Yunus Emre’nin bir başka şiirini yazalım, yazalım ki ; yanlış anlaşılmaktan kaçınmaya çalışalım :
"Ben gelmedim , davi (dava-çekişme) için
Benim işim sevgi için
Dost’un (Allah’ın) evi gönüllerdedir
Gönüller yapmaya geldim."
Bu şiirde olduğu gibi , bizler bu yazılacak olanlar hakkında sizinle tartışmak , fitneye sebep olmak için kaleme almadık… Sadece yaşananları ; Marifet yolunu , sizlere anlatmak için ve en önemlisi :" Allah ve Resulüne Sevgili " olacaklara yol göstermekten ibaret olması için yazıya döküldü…
Bu Halil İbrahim Sofrasıdır… Rızkında olan nasibini alır. Sizler , bu güzellikleri yaşamadınızsa ; " yaşanmıyor " demekle olmaz ki !... Yaşa ve Gör…
İlk cümleye gelelim : " İlim , ilim bilmektir ," Burada bahsedilen ilim ,"Allah’ın bir olduğunu, eşi benzerinin olmadığını bilme; var olduğunu ve yarın huzurunda yaşattığı her kulunu amellerine – işlerine göre hesaba çekeceğini ; yarattıkları üzerinde tam hakim olduğunu , kesin olarak bilme ilmidir. Allah’ı sevme ve teslim olmadır.
Bu ilim Kur’an dır , sünnetlerdir…
Kısaca söylemek gerekirse ; bahsedilen ilim " Allah’ımızı Bilme " ilmidir. O’nun emir ve yasaklarını bilmek , uygulamak ilmidir.Bu da Allah’ımızın , yüce Kitabında uymamızı istedikleri ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin yaşamında uydukları ilimdir.
Hiç bir şekilde O Yüceler Yücesi’nin zatı – şekli nasıldır? Sorusuna cevap aramak , değildir. O’nun , Zatına hiç bir şey benzemez. O’na hiç bir şey denk değildir. O , her türlü yarattığı yaratıklara benzemekten çok uzaktır ; münezzehtir. Sübhandır…
İkinci cümlede ise : "İlim kendin bilmektir."
Bu cümle üç şekilde ele alınır :
1- Yukarıda açıkladığımız ilmi sen bileceksin , öğreneceksin
2- Sen kendini bileceksin… Allah’ın emir ve yasaklarına ne kadar uyduğunu ; bunları hayatında ne kadar uyguladığını, ne kadar Kur’an-a ve sünnetlere sahip çıktığını bileceksin.
3- Nefsinin "Ne olduğunu " bileceksin…" Nefsini bilen , Rabb’ini bilir " demekte Sevgili Peygamberimiz…
Allah’ımız , Her kulunun nefsini bir hayvan sıfatı ile sıfatlandırmıştır. Bizi "Meleklerden " ayıran en önemli fark ; nefistir. Yaradılıştaki fark değildir…Melekler nefs sahibi değillerdir.
Şimdi kendine sor bakalım : " Hangi hayvani nefs sahibisin?" Ancak tahmin edersin.
Tahmininde ne kadar doğrudur ? Bilemezsin…
İşte bu sorunun , doğru cevabını yanlızca evet , yanlızca "Zikirde " bulursun…
Zikire başladığında ; Üveys Veysel Karane Zikrine başladığında , mutlaka ama mutlaka "Nefsinin , hangi hayvani sıfatla sıfatlandırıldığını " , birinci elden ve doğru olarak alırsın.
Gösterilen hayvanla , nefsin bire bir ; aynıdır.
Yılan şeklinde görünürse : Yalancı , acıması az , sinsi, fırsatını bulunca insanlara acımadan
saldıran , gıybet yapan ve bundan zevk alan vb. kötü ahlakı taşıyansın demektir…
Eğer "domuz " olarak gösterilirse : Sen helali haramı ayırt etmeyensin, bu kazanç yönünde olduğu gibi , eşine ; sadık olmaya asla önem vermeyen birisisin, her şey benim olmalı düşüncesini taşıyan , bencilin , vurdum duymazın tekisin…
Ayı ,kaplan , çakal , kurt vb. yırtıcı hayvanlardan birisini gösterilirse : sen acıma – merhamet bilmeyensin , hoşuna giden her şeyin senin olmasını isteyensin ; istemekle kalmayıp , bunun için her yola baş vurmaktan çekinmeyen birisisin demek…
Köpek , nefse sahipsen , parayı – dünyayı çok sevensin ; para için her şeyi yapansın demektir. Ama sevdiklerini de korumaya çalışansın ; ( bir yere kadar) menfaatine ters düştüklerinde onları da yok sayabilecek kadar vurdum - duymazsın demektir…
Bu arada şunu da belirtelim ki ; gösterilen hayvanın boyunun , büyük veya küçük olması ile de nefsle eş değer olmuştur. Yani hayvan ne kadar büyükse ; nefsiniz o kadar büyük ; hayvan ne kadar küçük ise nefsiniz de o kadar küçük demektir. Madem ki ; Yunus Emre’den konuyu açtık, O’nun nefsinin de "Ejderha" , çok büyük bir yılan olduğunu bilin.
En kötüsünü ise , en sona sakladım. Milyonda bir olur… O da iblis… İblis sıfatlı nefs. Rabbim o nefsi de , bu kula vermiş.
Veren " O "
Kul zikirle , Rabbini anmaya başladığında ; nefsin yenilmesinde de yardım eden de "O"…
Marifeti , Allah’ın yardımı bitirdiğinde ; hayvani nefsini , insani nefse çeviren de " O"
Zikir ile " Marifet Kapısından " içeri girdiğinde , nefsinin sembolü olan , hayvanın kötü ahlakından uzaklaşmaya başlarsın…Artık , hangi kötü ahlakla mücadele etmen gerektiğini nelere dikkat etmen gerektiğini ilk elden ve vasıtasız olarak öğrenmişsin demektir.
Konu edilen ilim , işte bu…
Zikirindeki ,"La İlahe İllallah " söylendikçe ; taştan daha katı – sert olan nefsin yumuşamaya başlar , nefsin asiliği gider , yerine Allah’ın emir ve yasaklarına uyan nefs gelir. Nefs , Allah’ın emir ve yasaklarına uymağa başladığında ; "Kalp – Fuad " dediğimiz yerde ne harikalar meydana gelmeğe başlar. Görülmeyenleri görürsün , kimsenin duymadıklarını duyarsın… Daha neler , neler yaşarsın…
Kainatı ve kainatı – dünyayı yaratan Allah’ın hakikatını "Kalben Keşfetmeye " başlayabilirsin ; buna hak kazanmışsın demektir. Çünkü nefsine karşı galip gelmeye başlamışsın , o halde " İlahi Armağanlara " mutlaka kavuşacaksın …Sana mutlaka hediye olarak verilecektir.
Allah’ını tanıma ve sevme yolundaki çaba ve gayretlerin sonunda ; kalbinde keşfe – görmeye dayalı bilgiler oluşur. Bu bilgilere " Marifetullah " denir. Bu bilgilere ulaşana da "Arif " denilir.
Marifet erenler sofrasından elde edilir. Ruhlardan feyz alanlar işte bu kimselerdir. Gerçek arif olan Hakk’ı bilendir. Rabbine yakın olanlardır. Rabbim her yakın kuluna ne sırlar verir , vasıtalı veya vasıtasız neler neler öğretir ! İşte bu İlahi Armağandır , lütuftur… Sadece "Sevilene " verilir. Hak edene verilir…
Yunus Emre , bir başka şiirinde ise ; bu sözlere itiraz edenleri " Ömrünü zulmete salmış , Marifet Yoksulu " demektedir. Devam ederek , "Hakk’ı bilen asla yalan söylemez , dil ile Marifetten konuşanın delili yoktur , bu kimseler temelde " Kibir Ehlidir " demektedir.
Hamd olsun , Alemlerin Rabb ’i olan Allah’ımıza ki ; bizim delilimiz çoktur… Bu şiiri de bu delille , bu ilimle açıklayabiliyoruz. Bu yazılanları şimdiye kadar hiç bir yerde benzer açıklamasını bulmuşmuydunuz.?
Ahmet Yesevi : “ İnsanın kendini bilmesi , Hakk’ı bilmesi demektir. Gafletten uyanmak , gönül gözünü parlatmak gerekir. Ancak , o zaman insan “ Allah Katında” makbul bir kul , Hz. Peygambere layık bir “Ümmet” olur, demektedir.
Hayvani nefsini bildin ; onunla mücadeleyi Kur’an ve sünnetler ışığında devam ettin… Zikirle nefsine karşı galip gelmeğe başladın ; artık kalp aynan parlamaya başladığı için İlahi Armağanları almaya da hak kazanmaya başladın . İşte olması gereken de bu…
Kısacası sen üstüne düşen , görevleri yerine getir ; Rabbine yakın olmaya bak … Sana İlahi Armağanlar mutlaka ulaşır… Bunun sonunda Rabbini bilme , tanıma ve sevme başlar. Sen gerçek anlamda severken ; daha fazlası ile sevilirsin… Sevildiğini de sana mutlaka gösterirler ; ispat ederler.
Elini , vicdanına bir koy ve düşün… " Bu yaşanıp , anlatılanlar nerede ; sen neredesin !"
Daha ne kadar "Gerçek Sevgi Yoksulu olarak , kalacaksın?"
Gel , Mevlana’nın dediği gibi " Gel " zikire başla , hayatın sevme ve sevilme içinde geçsin. Sana verilecek mükafatlardan bahsetmiyorum . Gel , Aşık Sevgisi ile gel… Mutlaka gel… Yaşayacaksın , başkalarının yaşadıklarını sen de yaşayacaksın…Başkalarının yaşadıklarını sen sadece dinlemede kalma … YAŞA ve GÖR…
Suya girmeden , yüzmenin zevkine asla varılmaz…Zikire girmeden , İlahi Armağanlara asla ulaşılamaz… Gör bak ; Rabbin senin için ne güzellikler saklamış…
Üçüncü ve dördüncü mısralarda , yukarıda açıklamaya çalıştığımızı ; ilim de kendinin kim olduğunu , hangi hayvani nefs ile sıfatlandığını , zikirsiz bilemeyeceğinden ; kendini bilmeden ; tanımadan Rabbini "nasıl " bilebilirsin ki ; demekte. Bir kulu tanıyabilmek için
ona yakın olmak gerekir. Kulu tanımak için ona yakın olmak gerektiğini bildiğine göre ; Rabbin olan Allah’ı bilmek içinde O’ na yakın olmak gerekmez mi? Yakınlık da zikirle , sünnetlere uymakla , ibadette devamlı olmakla ve tefekkürle olur. Bu sayılanların da üstünde mutlaka "sevgi " olacaktır , iman olacaktır.
Rabbimize yakın olabilmek , O’nun ilminden nasiplenmek ancak iç ve dış (beden ve ruh) temizliği ile olur. Dışını tertemiz eyle ama içimizdeki pislikle , O her şeyi bilen biricik Allah’ımıza yakınım diye kendini kandır, dur. Olmaz öyle şey!
O , halde önce kendimizin " ne olduğunu " – hangi hayvani nefse sahip , olduğumuzu bilelim ; daha sonra bu hayvani nefsle mücadele edelim …Sonrada , Rabbimiz olan Allah’ımızı -arındıktan sonra- temizlendikten sonra sevmeye çalışalım. İçimizdeki hayvani nefse sahip olduktan sonra , bir başka değişle ; nefsimiz , içimizde bize hükmederken biz nasıl olurda Rabbimizin emirlerini severek yerine getirebiliriz ki? Kendimizi kandırmayalım…
Gelelim , ikinci dörtlüğe…
"Okumanın manası ,
Kişi, Hakk’ı bilmektir."
Rabbini nasıl bileceksin? Okumakla , tefekkür ile…
Ne okuyacağız ? Kur’an ı…Kur’an ı , Kur’an Dili ile yani Arabça okuyacaksın… Bilmiyorsan öğreneceksin…Hemen ardından da " Meal " olarak , okuyacaksın… Yani Türkçe olarak… Bir Ayet Arabça ve hemen devamında Türkçe Mealini okuyacaksın.
Arabça okumayı , öğrenmede ; başarılı olamayacağına kesin olarak inanıyorsan da Meal olarak okuyacaksın… Mutlaka okuyacaksın… Daha önce bunun bahsi geçti…
Kısacası , okuduğun Kur’an ın "Ne Dediğini" bileceksin… Öğreneceksin… Öğrendikten sonra da hayatında "Yaşayacaksın " Kur’an ı hayatında uygulayacaksın … Allah’ın emir ve yasaklarını hayatına sokacaksın , iyi bir müslüman olacaksın… Davranışlarınla , Kur’an ı
sahipleneceksin ; seni örnek alanlara da ; davranışlarınla öğretmenlik yapıp ,öğreteceksin.
Kur’an vasıtası ile Hakk’ı ; Allah’ını bileceksin…
Kur’an ı sadece Arabça okuyarak , ne dediğini nereden bileceksin ki ? Emirlerini bilmediğin Allah’ına nasıl yakın olacaksın ? Yakın olamazsan nasıl bileceksin ki ?
"Çün (ne ) okuduğunu bilmezsen
Ha bir kuru emektir."
Yukarıdaki açıklamalarda bu iki mısraya da , kısmen olsun cevap verdik…
Son olarak , yine Yunus ile ; O’nun şiirini yazarak , sonlandıralım :
"Kur’an okursun boydan boyunca ,
"Elif " ne demektir , bilmezsin hoca."
Bu iki mısrada kısaca , Kur’an ın okunması , anlanması , yaşanması ve yaşatılması anlatıldıktan sonra ; Marifette ,"Ayette bildirildiği :" Kur’an ı biz öğretiriz" gerçekleşecek,
Elif’in sadece bir harf olmadığı sana , hak ettiğinde ; yine birinci elden mutlaka öğretilecektir.
Toparlayacak olursak , önce " kendini bilme " zikirden geçmekte ; Rabbini bilme ise , Kur’an ı okumakta , anlamakta , yaşamakta ve başkalarına da yaşatmaktan geçmekte…
Okumakla çok sevap alırsınız, anlamakla daha çok sevap alırsınız ; Kur’an ı hayatınıza sokup, yaşamakla çok daha fazla sevap alırsınız ; Hayatınızı Kur’an a uyarak , yaşarken başkalarına da örnek öğretmen olursanız çook daha fazla sevap alırsınız… Bu sevapların da üstünde " Kur’an ın Ayetlerini ve Rabbini tefekkür etmek var… Geleni (Kur’an ı ) ve Göndereni (Allah’ı ) düşünmek , kadar başka ne insana sevap verebilir ki?
Marifet yolcusu olmayı istediğinizde ve yolculuk başladığında , yakın olarak ve kesin olarak bileceksiniz ki; Marifet çok büyük bir deniz , ucu – sonu yok… Rızkın kadarını alırsın .
Ne diyelim , Rabbimiz sizleri ; bu yazıları okumaya sevk etti ise , bilin ki çok şanslısınız. Size düşeni yapın , başlayın ; yardım mutlaka " Bir olan ve eşi , benzeri olmayan ; size şah damarınızdan daha yakın olan Allah’ımızdan gelir."
" Allah’ın , Resul’ünün ve sevdiklerinin , selam ve bereketi üstünüze olsun ."
Kaynak: http://www.veyselkarane.com
Abonnieren
Kommentare zum Post (Atom)
Herkeze tavsiye edoyorum Kardeslerim Allah ve Resul Askini Getiren Nefse karsi en etkili zikirdir. Zikir yapmiyorsak kayiptayiz zaten artik kayıplari kazanca cevirme zamanı aklımızi basimiza toplayalım
AntwortenLöschen